31 Ağustos 2012 Cuma

Üstün ve Seçkin Kişi Olmak


İnsanın "üstünlük" haline varmasının, "bayağı" insan olmaktan çıkıp "seçkin" insan olmasının yolu "akıl"dır. 
Konfüçyüs, öğrencileriyle ya da kendisinden "akıl" soran yöneticilerle yaptığı konuşmalarda "üstün insan - seçkin insan" tanımları getirir. 
Seçkin ve üstün olmak için "gerçeği" görmek gerekir: 
"Sabah erkenden gerçeği görmek ve o günün akşamına ölmek... Bir insan için hiç de kötü bir durum değildir bu..." 
Konfüçyüs, "seçkin insan"nın kaçınması gereken üç şeyi anlatır: 

"Bana ayıp gelen, bana bayağı gelen, bana tehlikeli gelen üç şey vardır: 
• Kim ki gençliğinde öğrenmek için kendini yormazsa, onun ihtiyarlığında da öğretecek bir şeyi olmaz.. Bunu ben ayıp sayarım.
• Kim ki memleketinden ayrılır ve uzakta bir hükümdarın hizmetinde başarı kazanır, sonradan eski tanıdıklarından birine rastlar ve eski günlerinden edilecek bir söz bulamaz... Bunu bayağılık sayarım.
• Kim ki aşağı insanlarla düşüp kalkar ve saygıdeğer insanlara yaklaşmaz... Ben bunu tehlikeli görürüm.." 

Üstün insanı, bayağı kişilerden ayıran üç özellik vardır: 
• "Adamlık onu basit acılardan kurtarır. 
• Bilgelik onu anlamsız kuşkulardan kurtarır.
• Kararlılık onu gereksiz korkulardan kurtarır." 

Seçkin insanın kaygıları ve "farklı" utançları vardır, Konfüçyüs şöyle anlatır. 
"Seçkin insan üç şey için tasalanır: 
• Bir şeyi henüz öğrenmemişse, onu öğrenemediği için tasalanır. 
• Bir şeyi öğrenmiş ama tam benimseyememişse, bunun için tasalanır. 
• Bir şeyi öğrenmiş, benimsemiş ama henüz uygulayamamışsa, bunun için de tasalanır. 

Seçkin insan beş çeşit şeyden utanır: 
• Uygun fikri olup da, bunu aktarmak için doğru ifadeyi bulamamışsa utanır. 
• Gereken sözü ve ifadeyi bulup da sözüne uygun davranamamışsa utanır. 
• Bir değerli şeyi elde edip kendi yanlışı yüzünden kaybetmişse utanır. 
• Toprağı, mülkü olup da ona göre halkı olmamasından utanır. 
• Gücü kendisinin gücüne denk olan bir hasmının başarı bakımından kendisini geçmesinden utanır." 

Konfüçyüs'ün "üstün insan-seçkin insan" tanımlarını dinleyen öğrencileri de kendi görüşlerini söyler. 
• Birinci öğrenci: "Üstün insan önce güven kazanır, ancak ondan sonra emrindekilere iş yükler. Eğer güven olmadan iş yüklerse, emrindekiler bunu zulüm sayar. Üstün insan önce hükümdarının güvenini sağlar, sonra itiraz eder. Eğer güven sağlamadan itiraz ederse hükümdar bunu isyan sayar." 
• İkinci öğrenci: "Üstün insanın kötülüğü tıpkı Güneş ya da Ay'ın tutulması gibidir. Üstün insan bir hata yaptığı zaman bütün insanlar onu görür. Hatasını düzeltince de, insanlar yeniden başlarını kaldırıp ona bakmaya başlarlar."

Konfüçyüs

Osmanlı Çini Tabak-1

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

30 Ağustos 2012 Perşembe

30 Ağustos ile İlgili Mustafa Kemal Atatürk'ün Söyledikleri...


Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve onun son dönemi olan 30 Ağustos Savaşı, Türk tarihinin en önemli bir dönüm noktasını oluşturur. Millî tarihimiz çok büyük ve Çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni yön vermekte kesin etkili böyle bir meydan savaşıdır. Hiç şüphe etmemelidir ki,  yeni Türk Devleti'nin,  genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı; ölümsüz yaşamı burada taçlandırıldı. Bu alanda akan Türk kanları, bu gökyüzünde uçan şehit ruhları, Devlet ve Cumhuriyetimizin ölümsüz koruyucularıdır.

Bu Anadolu Zaferi, tarih arasında, bir millet tarafından bütünüyle benimsenen bir fikrin, ne kadar güçlü ve ne kadar zinde bir kuvvet olduğunun en güzel bir örneği olarak kalacaktır.

Biz, bu harekâtı, sonucunu bütünüyle bilerek yaptık. Bütün bunlar, belki bütün dünyaya hayret verecek niteliktedir. Onun için, ordumuzun kudretini anlamayan ve anlamaktan âciz olanlar, bu çok büyük eseri beklenmedik bir tesadüf eseri gibi göstermek istiyorlar;  fakat, hiçbir zaman öyle değildir. Harekât bütün ayrıntılarına kadar bütünüyle düşünülmüş, belirlenmiş, hazırlanmış, yönetilmiş ve sonuçlandırılmıştır.

Milletin yazgısını doğrudan doğruya üzerine alarak karamsarlık yerine ümit, perişanlık yerine düzen, kararsızlık yerine kararlılık ve iman koyan ve yokluktan koskoca bir varlık çıkaran Meclisimizin yiğit ve kahraman ordularının başında, bir asker bağlılığı ve davranışıyla emirlerinizi yerine getirmiş olduğumdan dolayı bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnunluk içindeyim. Kalbim bu sevinçle dolu olarak, pek aziz ve saygıdeğer arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil ettikleri özgürlük ve bağımsızlık fikrinin zaferi nedeniyle tebrik ediyorum.

Afyonkarahisar - Dumlupınar Meydan Savaşı  ve ondan sonra düşman ordusunu bütünüyle ortadan kaldıran veya tutsak eden ve kılıçtan kurtulanları Akdeniz'e, Marmara'ya döken harekâtımızı açıklama ve niteleme için söz söylemeyi gereksiz sayarım. Her evresiyle düşünülmüş, hazırlanmış, yönetilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk subay ve komuta kurulunun yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha belirleyen çok büyük bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin özgürlük ve bağımsızlık fikrinin ölmez anıtıdır. Bu eseri meydana getiren bir milletin evlâdı, bir ordunun Başkomutanı olduğumdan, daima mutlu ve bahtiyarım.

Bizim bu büyük zaferimizin doğuracağı büyük sonuçlar, yalnız Türkiye'nin yazgısı üzerine etkili olmakla kalmayacak, aynı zamanda bütün zulüm görmüş milletleri, kendi yaşam ve bağımsızlıklarını tehdit eden ve baskılayan zalimler aleyhine hareket için yüreklendirecektir.

Bu zaferi kazanan ben değilim. Bunu asıl, tel örgüleri hiçe sayarak atlayan, savaş meydanında can veren, yaralanan, kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır. Ne yazık ki onların her birinin adını Kocatepe'nin sırtlarına yazmak mümkün değildir.  Fakat, hepsinin ortak bir adı vardır: Türk askeri! Tebriklerinizi onların adına kabul ediyorum!      

En büyük komutanından en genç erine kadar ordularımızda egemen olan fikir, milletin gösterdiği görev uğrunda şehit olmaktır. Bunu savaş meydanında yakından görerek büyük milletime haber veriyorum.

Bugün mutluluğunu duyduğumuz zaferi, sadece milletimizin kararlılığı ve imanı, kudreti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının süngüleri kazanmıştır. Üzerinde başka türlü hiçbir kuvvet, hiçbir baskı yoktur ve olmamıştır. Milletin ve ordularının yeteneği, bütün millî isteklerimizi elde edecek derecededir.

Memleketimizi hiçbir hak ve adalete dayanmayarak çiğnemek ve çiğnetmek girişimi, zafer kazanan ordumuzun özverili ve canını verircesine gayretiyle lâyık olduğu başarısızlığa uğratılmış ve milletimiz, tarihin nadir kaydettiği bir zafer kazanarak sevgili yurdumuzu kurtarmıştır.

Şunu bir gerçek olarak biliniz ki, şeref hiçbir zaman bir adamın değil, bütün milletindir. Eğer yapılan işler önemli ise, gösterilen başarılar belli ise, devrimler dikkati çekici ise her birey kendini tebrik etmelidir. Çünkü, böyle büyük şeyleri ancak çok yetenekli olan büyük milletler yapabilir ve bu milletin her bireyi, böyle en yetenekli ve büyük bir millete mensup olduğunu düşünerek kendini tebrik etsin.

Bu milletin namusunu, yaşamını, geleceğini kurtarmak için, onun bütün varlığına kasteden kuvvetleri yok etmeye bu milletin yeteneği, soyluluğu, kararlılığı yeterlidir. Bu sözümün doğruluğunu olaylar kanıtladı. Çünkü bu milletin kararlılığı, dayanışması, kahramanlığı sayesinde sonunda düşman mağlup ve perişan edildi.

Mustafa Kemal Atatürk



30 Ağustos Zafer Bayramı

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Resim Deyip Geçmeyin


Genç Macar Sanatçı Arpad Sebesy multimilyoner Elmer Kelen’in portresini yapmak için görevlendirilmişti. Görev özellikle zordu, çünkü Kelen sadece üç kısa poz vermeye razı olmuştu. Sonuçta, Sebesy portrenin çoğunu ezberden yapmak zorunda kalmıştı.
Kısıtlamalara rağmen, Sebesy portrenin Kelen’e yeterince benzediği görüşündeydi.
Ancak, Kelen ayni fikirde değildi. Kibirli milyoner resmin kendisine benzemediğini öne sürerek portrenin parasını ödemeyi reddetti.
Genç ressam resmini yapabilmek için saatlerce titizlikle çalışmıştı ve birdenbire bunu gösterecek hiç bir şeyi olmadığını fark etti. Milyoner stüdyodan ayrılırken, sanatçı bir ricada bulundu “Portreyi size benzemediği için reddettiğiniz belirten bir mektup yazabilir misiniz?” Kelen bu kadar kolay kurtulduğuna sevinerek razı oldu. Aylar sonra, Macar Sanatçıları Derneği, Budapeşte Güzel Sanatlar Galerisinde sergi açtı. Kelen in telefonu çalmaya başladı. Biraz sonra galeriye geldiğinde Sebesy nin yaptığı portresinin, üzerinde “Bir Hırsızın Portresi” etiketiyle teshir edildiğini gördü. Mağrur milyoner resmin indirilmesini istedi. Müdür reddedince, Kelen resim kendisini topluma alay konusu edeceği için dava açmakla tehdit etti. Bunun üzerine müdür Kelen in resmin kendisine benzemediği için almayı reddettiğini belirten imzalı mektubunu çıkardı. Milyoner artık resmin parasını ödeyip almaktan başka çare kalmadığını anlamıştı.
Genç sanatçı sadece son gülen olmakla kalmamış, aynı zamanda güçlüğü karlı bir alışverişe dönüşmüştü. Çünkü milyoner resmi almağa kalktığında fiyatının eskisinden on kat daha fazla olduğunu görmüştü. Gördüğünüz gibi, güçlüklere teslim olmayı kabul etmemişti. Bunun yerine öfke ve acıya teslim olmaktansa yaratıcı ve yararlı bir kapı açacak bir yol düşündü.Kısaca ressam değerli bir prensip keşfetmişti:
Yeni fırsatlar bizi genellikle sıkıntılı anlarda ziyaret eder, çünkü bir kapı kapanırsa, başka bir kapı açılır.

Osmanlı Motif-9

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

28 Ağustos 2012 Salı

Yaşamın Yankısı


Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlarmış. Birden çocuk ayağı takılıp düşüyor ve cani yanıp ‘AHHHHH’ diye bağırıyor.
İleride bir dağın tepesinden ‘AHHHHH’ diye bir ses duyuyor ve şaşırıyor.
Merak ediyor ve
- ”Sen kimsin?” diye bağırıyor. Aldığı cevap ‘Sen kimsin?’ oluyor.
Aldığı cevaba kızıp – ”Sen bir korkaksın!” diye tekrar bağırıyor. Dağdan gelen ses ‘Sen bir korkaksın!’ diye cevap veriyor.
Çocuk babasına dönüp
- ”Baba ne oluyor böyle?” diye soruyor.
- ”Oğlum” der babası, ”Dinle ve öğren!” ve dağa dönüp ”Sana hayranım!” diye bağırıyor.Gelen cevap ”Sana hayranım!” oluyor. Baba tekrar bağırıyor, ”Sen muhteşemsin!”Gelen cevap; ”Sen muhteşemsin!’. Çocuk çok şaşırıyor, ama halen ne olduğunu anlayamıyor.Babası açıklamasını yapıyor:
- ”İnsanlar buna yankı derler, ama aslında bu yaşamdır. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! Daha fazla Şefkat istediğinde, daha şefkatli ol! Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy. İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı öğren. Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir.”
Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır.

Nazar Boncuğu Yüzük

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Reklamcıyı çıldırtmanın garantili 8 yolu


Herkesin bildiği gibi savaşlar reklamcılar yüzünden çıkar. Zihnimize girip, bilinçaltımızı etkileyen mesajlarıyla bütün paramızı ihtiyacımız olmayan şeylere harcatırlar. Paramızı saçma sapan şeylere harcadığımız için fakirleşiriz. Fakirlik insanı depresyona sokar. Ruh sağlığı bozulan insan da şiddete başvurur. İşte savaşlar böyle başlar. Ayrıca bütün reklamcılar komünisttir. 

Reklamveren olarak bir grafik tasarımcı ile çalışıyorsanız, aşağıda listelediklerimi yapıp onu çıldırtarak mesleği bırakmasını sağlayabilirsiniz. SONSUZA KADAR!.. 

1. MICROSOFT OFFICE 
Bir grafik tasarımcıya herhangi bir doküman göndermeniz gerektiğinde Microsoft Office programlarından biriyle hazırlayın. Programın PC versiyonu olmasına özellikle dikkat edin. Asla Apple Macintosh yazılımları kullanmayın. 

Eğer bir fotoğraf göndermeniz gerekiyorsa; onu çıldırtmanın en kolay yolu, fotoğrafı jpeg dosyası göndermek yerine Word ve PowerPoint gibi bir Microsoft dosyası içine yapıştırmaktır. Önemli bir ipucu, fotoğrafın çözünürlüğünü 72 dpi yapmaktır. Bu dosyayı alan grafik tasarımcı sizi arayacak ve fotoğrafın daha yüksek çözünürlüklü halini isteyecektir. Yüksek çözünürlüklü fotoğrafı gönderirken bu sefer de fotoğrafın boyutunu yarı yarıya küçültmeyi ihmal etmeyin. 

Eğer iletişimi e-posta aracılığıyla sağlıyorsanız, arada bir gönderdiğiniz dokümanı mesaja eklemeyi unutun. 

2. YAZI KARAKTERLERİ 
Grafik tasarımcınız hazırladığı çalışmada Helvetica kullanmışsa, Arial ile değiştirmesini isteyin. Eğer Arial kullanmışsa, Comic Sans yapmasını talep edin. Zaten Comic Sans kullanmışsa, o grafik tasarımcı yarı delirmiş demektir; işiniz şimdi daha kolay. 

3. NE KADAR ÇOK, O KADAR İYİ 
Diyelim ki bir ilan hazırlanmasını istediniz. Grafik tasarımcı ilanın her yerinde boş alanlar bırakacaktır. Bu beyaz alanların ilanın okunmasını kolaylaştırdığını, temiz ve profesyonel yapacağını iddia edecektir. 

Bu yalanların hiçbirine inanmayın. Boş alan bırakmasının tek sebebi, ilanın daha büyük olmasını sağlayarak size daha fazla para harcatmak içindir. Bütün paranızı bitirmek ister çünkü sizden nefret eder. Paranızı bitirip iflas etmenize çalışır. Ayrıca bazı grafik tasarımcıların yeni doğmuş bebekleri öldürüp, çiğ çiğ yedikleri söylenir. 

Onun için son derece dikkatli davranın ve ilanın kenarlarında sıfır boşluk bıraktırın. Metni, mümkün olan en küçük boyutta yazdırın. Yazı içinde üç veya dört farklı yazı karakteri kullanılmasını da isteyebilirsiniz. (Comic Sans veya Arial fontlarında ısrarcı olursanız, bonus var.) 

İlanın içine pek çok fotoğraf koydurun. Gerekiyorsa, cep teefonunuzla iş yerinizin fotoğrafını çekip gönderin. Nasıl göndereceğiniz konusunda 1. maddede yazılanları uygulayın. 

Bu isteklerinizi yerine getirmemek için sizinle çok tartışacak ama asla pes etmeyin. Müşteri her zaman haklıdır. Parayı veren siz değil misiniz? Eninde sonunda istediğinizi yapacaktır. 

4. LOGO KULLANIMI 
Hazırlanan işte şirketinizin ya da bir sponsorun veya iş ortağınızın logosu kullanılacaksa, bunu en düşük çözünürlükte gif veya jpeg dosyası olarak gönderin. (Logoyu eğer Word dokümanına yapıştırırsanız bonus kazanırsınız.) 

Bu kadarının grafik tasarımcıyı çıldırtmak için yeterli olacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ruh sağlığını bir daha düzelmeyecek şekilde bozulmasını istiyorsanız, logoyu karmaşık bir zemin üzerine yerleştirerek yollayın. Seçtiğiniz zeminin beyaz veya siyah olmamasına dikkat edin çünkü bunlardan logoyu kesip almak kolaydır. Grafik tasarımcınız bitmap logo üzerinde çalışmayı tamamladıktan sonra daha büyük olması gerektiğini söyleyin. 

Logonun sıfırdan hazırlanması gerekiyorsa, onunla dışarda bir yerde çay veya kahve içmek için buluşun. Gittiğiniz yerde peçe üstüne istediğiniz logonun taslağını çizin. (Daha da iyisi, 9 yaşındaki yeğeninize çizdirin.) Taslağı kendiniz çizerseniz, üzerinde beş dakikadan fazla uğraşmayın. Detaylı ve anlaması kolay bir şey vermemelisiniz. Buradaki temel mantık, grafik tasarımcının sizin ne istediğini mümkün olduğunca az anlamasıdır ki sonra istediğiniz kadar değişiklik ve düzeltme talep edebilin. 

Grafik tasarımcının göndereceği logoyu asla ve asla ilk seferde kabul etmeyin. Muhakkak düzeltilecek ve değiştirilecek şeyler vardır. Dokuzuncu düzeltmeyi de kabul etmeyin. Renk, yazı karakteri, vinyet gibi her konuda değişiklik talep edin. Logo içine fotoğraf koymasını söyleyin. Düzeltmelerin 10.'sunda en çok ikinci revizyondakini beğendiğinizi söyleyin. Kalleşçe gibi gelebilir ama kanser illetini insanoğlunun başına grafik tasarımcıların sardığını unutmayın. 

5. KELİME SEÇİMİ 
Grafik tasarımcıdan bir iş isterken anlamsız tanımlar kullanmaya özen gösterin. Örneğin, "Dijitalimsi bir görünüm olabilir mi?" ya da "Enerjisi daha yüksek bir yaklaşım" gibi şeyler söyleyin. Eğer tercih ederseniz, "Çok güzel bir tasarım isterim" veya "Şık tasarım yapar mısınız; öyle tasarımlar olsun ki insanlar baktığında 'Bu ne güzel tasarım desinler" seçenekleriniz de var. Bunları söylerken kendinizi kötü hissetmenize gerek yok çünkü bu sizin hakkınız. Unutmayın, grafik tasarımcılar dolunayda kurtadam olup yeni doğmuş bebek avına çıkarlar. 

6. RENK SEÇİMİ 
İdeal renk seçimi (bu işi elbette grafik tasarımcıya bırakamazsınız) aklınıza gelen tüm renkleri tek tek küçük kağıt parçalarına yazmakla başlar. Bu kağıtları bir kavanozun içine yerleştirin ve iyice karıştırdıktan sonra rastgele seçin. 

Grafik tasarımcı iki veya üç ana renk skalası içinde kalmak isteyecektir. Sakın ha! İstediğiniz kadar renk seçebilirsiniz. Gökkuşağında bile kaç farklı renk var. Kavanozdan renk seçme işini grafik tasarımcının önünde yapın ve her bir rengi belirledikçe sevinç çığlıkları atın. 

7. ZAMANLAMA 
İşi onaylama zamanı geldiğinde acele etmeyin. Sakin sakin, düşüne düşüne karar verin. İki gün düşünün. Veya altı gün de düşünebilirsiniz. Tek dikkat etmeniz gereken nokta projenin bitme tarihine iyice yaklaşıldığında ilave revizyon istemektir. 

Örneğin, ilanınız gazetede pazartesi günü yayınlanacaksa cuma günü mesai bitimine yarım saat kala yapılması 72 saat sürecek düzeltmeler isteyin. Ne de olsa II. Dünya Savaşı, grafik tasarımcılar yüzünden çıkmıştı. 

8. ÖLDÜRÜCÜ DARBE 
Yukarıdakilere maruz kaldıktan sonra her insan gibi (gerçi bazıları onların insan olmadığını savunur ama...) grafik tasarımcı da bütün ümidini yitirecek, sizinle mücadele edemeyeceğini anlayıp her istediğinizi yapacaktır. Mor mu olsun? Tamam, sorun değil; yapıyorum. Altı farklı punto mu? Neden olmasın, elbette! 

Kazandığınızı mı sanıyorsunuz? Daha değil. Ana hedefinizi asla unutmayın. Mesleği bırakmasını ve bir daha bu işe dönmemesini istiyorsunuz. Dolayısıyla öldürücü darbe için hazırlanın. 

İşin son haline karar verme aşamasına geldiğinizde; işin sorumlusu olarak inisiyatif almayışının size ne kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşattığını anlatın. Sonuçta grafik tasarımcı olan o. Uzmanlığını, bilgisini ve birikimini kullanması; sizi doğru yönlendirmesi gerekirdi. Bunu neden yapmadığını sorgulayın. İşi ona vermek yerine Microsoft Publisher'da kendinizin yapmadığından pişmanlık duyduğunuzu söyleyin. 

İşte bu kadar! Artık ondan kurtulduğunuza kesin gözüyle bakabilirsiniz. 

Not: Yukarıdaki yazı bir şaka, bir mizah yazısıdır. Kanadalı grafik tasarımcı Ghislain Roy tarafından kaleme alınmış, "8 Ways to Drive A Graphic Designer Mad" başlıklı yazından esinlenilmiştir.

Logo-3

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

24 Ağustos 2012 Cuma

Bilge ve Köpek


Bir bilge, bir göletin başında oturmaktadır. Susuzluktan kırılan bir köpeğin devamlı olarak gölete kadar gelip, tam su içecekken kaçması dikkatini çeker.
Dikkatle izler olayı.
Köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki yansımasını görüp korkmaktadır.
Bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadır. Sonunda köpek susuzluğa dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer.
O anda bilge düşünür:”
“Benim bundan öğrendiğim şu oldu” der.
“Bir insanın istekleri ile arasındaki engel, çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkulardır. Kendi içinde büyüttüğü engellerdir. İnsan bunu aşarsa, istediklerini elde edebilir”.
Ama biraz daha düşününce aslında gerçek öğrendiği şeyin bundan farklı olduğunu görür.
Asıl öğrendiği şey, insanın bir bilge bile olsa bir köpekten öğrenebileceği bilginin var olduğudur.
Bu yüzden ne varsa paylaş, senden de öğrenilecek bir şeyler vardır diğer insanlar için…

Osmanlı Motif-8

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

23 Ağustos 2012 Perşembe

Nazar Boncukları

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

Eflatun'a Sorulan 2 Soru


Eflatun´a iki soru sormuşlar: 
- Birincisi; "İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir? 
- Eflatun tek tek sıralamış: 
- "Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. 
Ne var ki çocukluklarını özlerler. 
Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. 
Ama sağlıklarını geri almak için para öderler. 
Yarından endişe ederken bugünü unuturlar. 
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. 
Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler."
Sıra gelmiş ikinci soruya; 
- "Peki sen ne öneriyorsun?" 
Bilge yine sıralamış: 
- "Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. 
Yapılması gereken tek şey sadece kendinizi sevilmeye 
bırakmaktır. 

Önemli Olan; Hayatta En Çok Şeye Sahip Olmak Değil, 
En Az Şeye İhtiyaç Duymaktır.


Osmanlı Kıyafet-2

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Başarı, Zenginlik ve Sevgi


Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine davet etti; "Burada böyle oturduğunuza göre, üçünüz de kesinlikle acıkmış olmalısınız", dedi. "Lütfen içeri gelin, size yiyecek bir şeyler hazırlayayım."
Üç yaşlıdan biri, kadına, eşinin evde olup olmadığını sordu. Kadın, eşinin biraz önce çıktığını, şu anda evde olmadığını söyledi. Yaşlı adam, başını iki yana salladı; "Eşiniz evde değilse, biz de davetinizi kabul edemeyiz", dedi.
Akşam eşi geldiğinde, kadın karşı kaldırımdaki yaşlı adamlarla arasında geçen konuşmayı anlattı. "Senin evde olmadığını öğrenince, içeri girmek istemediler" dedi. Yaşlı adamların budavranışlarını öğrenince, kadının eşi üzüldü. "Bir bakıversene dışarı", dedi. "Hâlâ oradalarsa, şimdi davet edebilirsin eve."
Kadın kapıyı açar açmaz, karşı kaldırımdaki bembeyaz sakallı üç yaşlıyla yeniden karşılaştı. "Eşim geldi, şimdi evde" dedi ve onlara davetini yineledi; "Yemeğimizi birlikte yemek için sizi şimdi davet edebilir miyim evimize?"
Kadının davetine yaşlılardan biri yanıt verdi; "Biz hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz", dedi ve kısa bir duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı; "Sağ yanımdaki bu arkadaşımın adı, zenginliktir. Bu yanımda oturan arkadaşımın adı başarı, benim adım ise sevgidir.
Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra sevgi, kadına ilginç bir öneride bulundu "Şimdi evinize gidin ve eşinizle başbaşa verip, bir karara varın", dedi. "İçimizden sadece birimizi davet edebilirsiniz evinize. Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin, sonra gelin, kararınızı bize bildirin."
Kadın, sevginin önerisini eşine anlattığında, adam sevinçten göklere fırladı. "Aman ne güzel, ne güzel", dedi. "Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre, biz de içlerinden zenginliği davet ederiz ve evimiz de bir anda zenginliğe kavuşmuş olur."
Eşinin kararı, kadının hiç de hoşuna gitmedi. "Başarıyı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş olmaz mıyız, kocacığım?", dedi.
Kayınvalidesiyle, kayınpederinin bu konuşmasına, içerideki odada bulunan gelinleri de kulak misafiri olmuştu. Koşarak içeri girdi ve o da kendi önerisini söyledi; "En doğru karar, sevgiyi davet etmek değil midir?", dedi. "Düşünsenize, evimiz bir anda sevgiye kavuşacak"
Gelinin bu önerisi, kayınpederin de, kayınvalidenin de çok hoşlarına gitti. "Tamam, en doğru karar bu olacak" dediler. Sevgiyi davet edelim..."
Kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu; "İçinizde hanginiz sevgiydi? Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun..."
Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı. Arkadaşları da ayağa kalktılar ve sevginin arkasından, onlar da eve doğru yürümeye başladılar. Kadın, büyük bir şaşkınlık ve heyecan içinde, zenginlikle başarıya sordu; "Siz niçin geliyorsunuz? Ben yalnız sevgiyi davet etmiştim."
Kadının bu sorusuna, üç yaşlı birlikte yanıt verdiler; "Eğer içimizden yalnız zenginliği ya da başarıyı davet etmiş olsaydınız, davet edilmeyen ikimiz dışarıda bekleyecektik. Fakat siz sevgiyi davet ettiniz. Bu durumda üçümüz birden gelmek zorundayız evinize."
Ve kadının "niçin?" diye sormasını beklemeden, zenginlik ve başarı sözlerini şöyle sürdürdüler; "Çünkü sevginin olduğu her yerde, biz zenginlik ve başarı da her zaman, onun yanında oluruz.

Logo-2

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

17 Ağustos 2012 Cuma

Eğitimli insanların…

Eğitimli insanların dokuz düşüncesi vardır: 
1. Baktıklarında berrak görmeyi düşünürler,
2. Dinlediklerinde, iyi duymayı düşünürler,
3. Görünüşleri bakımından sıcak olmayı düşünürler,
4. Davranışlarında saygılı olmayı düşünürler,
5. Konuşmalarında doğru olmayı düşünürler,
6. İşlerinde ciddi olmayı düşünürler,
7. Kuşkuya düştüklerinde soruları nasıl soracaklarını düşünürler,
8. Öfkelendiklerinde sorunları düşünürler,
9. Kazancı gördüklerinde adaleti düşünürler…

Konfüçyüs

Eco Logo-3

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

16 Ağustos 2012 Perşembe

"İki Şey"


16. asır Latin düşünürü Giordano Bruno'nun (1548-1600) günümüze kadar gelen insanın davranışları hakkında “iki şey “ olarak dile getirdiği görüşleri değerlerinden hiçbir şey kaybetmedi. İşte o görüşler...
İki şey ‘Kalitesiz İnsan’ın özelliğidir:
1- Şikayetçilik
2- Dedikodu
İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:
1- Bakış açısını değiştirmek
2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek
İki şey yanlış yapmanı engeller:
1- Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgeçinden geçirmek
2- Hak yememek
İki şey kişiyi gözden düşürür :
1- Demagoji (Laf kalabalığı)
2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)
İki şey insanı ‘Nitelikli İnsan’ yapar:
1- İradeye hakim Olmak
2- Uyumlu Olmak
İki şey ‘Ekstra Değer’ katar:
1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek
İki şey geri bırakır:
1- Kararsızlık
2- Cesaretsizlik
İki şey kâşif yapar:
1- Nitelikli çevre
2- Biraz delilik
İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:
1- Baskın yeteneği bulmak
2- Sevdiğin işi yapmak
İki şey başarının sırrıdır:
1- Ustalardan ustalığı öğrenmek
2- Kendini güncellemek
İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:
1- Niyetin saf olması
2- Ruhsal farkındalık
İki şey milyonlarca insandan ayırır:
1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek
İki şey gelişmeyi engeller:
1- Aşırılık (mübalağa, abartı, ifrat)
2- Felakete odaklanmış olmak
İki şey çözüm getirir:
1- Tebessüm (gülümseme)
2- Sükut (susmak)
İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:
1- Anne
2- Baba
İki şey geri alınmaz:
1- Geçen zaman
2- Söylenen söz
İki şey ulaşmaya değerdir:
1- Sevgi
2- Bilgi
İki şey “hayatta önemli olan her şey” içindir:
1- Nefes alabilmek
2- Nefes verebilmek

Eco Logo-2

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...

Sitede bulunan resimler hiçbir şekilde kullanılamaz ve kopyalanamaz...