27 Mayıs 2016 Cuma

Alan Fletcher

Grafik dünyası Alan Fletcher ile ilk kez 1960’larda tanıştı. Tasarım sanatının “her şeyi kapsayacak” şekilde yeniden tanımlanması gerektiğine inanan ve nitelikli sanat ürünlerini gelişen pazarda satın alınmaya değer birer “ticari başarı”ya dönüştürmeyi hedefleyen Fletcher, ilk şirket deneyimi Fletcher/Forbes/Gill ile kısa sürede modern İngiliz tasarım endüstrisinin öncü isimlerinden biri haline geldi. Kurucu ortakları arasında yer aldığı Pentagram’ın 1970’lerdeki başarısı, onu grafik tasarımı alanında kıta Avrupa’sını aşan bir üne kavuşturdu. Klasik Avrupa geleneği ile Kuzey Amerika pop kültürünü harmanlayarak kendine has bir üslup yaratan; açık fikirliliği, doymak bilmez merakı, üretkenliği ve neşeli mizacıyla çevresinin takdirini kazanan Fletcher; üstlendiği onca ticari ortaklık ve projeye rağmen yaratıcı bağımsızlığını korumayı bilmiş, yarattıklarıyla “dünyaya bakmayı” hem keyifli hem de “karlı” hale getirmiştir.

1931 yılında Kenya’da doğan Alan Fletcher, babasının ölümü üzerine beş yaşındayken annesiyle birlikte Londra’ya yerleşti. Horsham’daki yatılı okul yılları savaş nedeniyle kasvetli ve baskıcı bir atmosferde geçti. “İkinci el bir ortaçağ kostümü” diye tanımladığı üniformasının içindeki çocuğun gelecekte ordu, kilise ya da devlet bankasında memur olması beklenirdi ama o sanata meyletti. Sanat öğretmeni olma hevesiyle girdiği Central School of Art’ta tasarım dünyasının “yaşanabilir” bir dünya olduğunda karar kıldı. 1953’te Royal College of Art’ta tanıştığı FHK Henrion’un kozmopolit bakışından fazlasıyla etkilenerek, tıpkı çağdaşları Derek Birdsall ve Peter Blake gibi, İngiliz taşralılığına ve savaş sonrasının orta sınıf yaşam tarzına karşı mesafe aldı. Amerika deneyiminden önce yaşama bakışında Hollywood filmleri; Cary Grant’lerin, Audrey Hepburn’ların ait olduğu, 40’lı yılların karanlık İngiltere’sine hiç benzemeyen o parlak ışıklı stüdyo-dünyalar belirleyici oldu. İtalyan sevgilisi Paola ile evlendikten sonra göçmen pasaportuyla Kanada sınırını geçerek 1956 yılında Amerika’ya gitti. New York’ta Yale School of Art and Design’da burslu okuyarak tasarım dünyasının efsanesi Paul Rand ve Bauhaus ekolünün sürgün sanatçısı Josef Albers’in yanı sıra Robert Brownjohn, Ivan Chermayeff ve Tom Geismar’dan bir yıl boyunca ders aldı. Eğitimi boyunca Fortune dergisinin sanat yönetmeni Leo Lionni’nin yanında geçirdiği çıraklık yıllarda, akademi duvarının ardındaki tasarım sektörünü yakından tanıma fırsatı buldu. Derken yerlilerin dokuduğu kilimleri tasarlamak gibi ütopik bir hayale kapılarak Venezüella’ya giden Fletcher, gelişinden dört gün sonra meydana gelen askeri darbenin ardından yeniden Londra’ya döndü.

1962 yılında Central School’dan okul arkadaşı Colin Forbes ve Amerikalı reklamcı Bob Gill ile birlikte Fletcher/Forbes/Gill adlı bir tasarım şirketi kurdu. Şirket, İngiliz reklam endüstrisinin içine düştüğü atıllıktan bir an evvel kurtulması gerektiği fikrinden hareketle yatırıma ve risk almaya teşvik eden yaratıcı projelerle bir anda dikkatleri üzerine çekti. Fletcher’ın grafik tasarımına getirdiği; “önceden belirlenmiş birtakım kavram modüllerine bağlı kalmaksızın, konunun özgüllüğünden hareketle çıkarımsal çözümler üretme”ye dayalı yeni anlayış, bu dönemde yapılan tüm çalışmalarda kendini gösterdi. Fletcher-Forbes ikilisinin Shell ve Reuters için yaptığı logolar tasarım endüstrisinde uzun süre kullanımda kalan ürünler olarak hafızalarda yer etti. Fletcher bu dönemde Germano Facetti’nin isteği üzerine Penguin için özel bir kapak tasarladı.

Fletcher ve Forbes 1972 yılında, kurucu ortakları arasında Thoe Crosby, Kenneth Grange ve Mervyn Kurlansky gibi önemli tasarımcıların da yer aldığı Pentagram adlı yeni bir şirket kurdular. Grup aynı yıl çıkış noktalarını anlatan Pentagram: the work of five designers adlı bir de kitap yayımladı. Fletcher’ın giriş bölümüne yazdığı bir söz, onun “ortaklık” ve disiplinlerarası çalışmaya verdiği önemin veciz bir ifadesidir: “Kendi alanlarında uzman birer tasarımcı olmamıza rağmen, hepimizin tek bir ortak amacı var: evrensellik. Bunu da ancak alanlar arasındaki iletişimi artırarak ve kendi sınırlarımızın olabildiğince dışına taşarak başarabiliriz.” Ticaret ile sanat arasında kurduğu ortaklığa başta grafik olmak üzere sanatın tüm alanlarını dahil etmek isteyen Fletcher, 1970’lerin sonlarına doğru geliştirdiği live by design (tasarlayarak yaşamak) anlayışına uygun olarak, gündelik yaşamla tasarımın içiçeliğini vurgulayan; Paddington’da Grand Union Canal’e bakan geniş hacimli fabrika için yaptığı krom mobilya, çıplak tuğla ve borulardan oluşan büro, atölye ve yemekhane tasarımlarında olduğu üzere, tasarımın kullanıma açık, görünür ve dönüştürülebilir kılındığı çalışmalara yöneldi. 1980’li yıllarda şirketlerin kurumsal kimlik tasarımının önemini kavramasında ve grafik sanatının gelişerek profesyonel bir yapıya kavuşmasında Pentagram şirketinin payı büyüktür. Bu dönemde yaptığı amblem, logo ve tanıtım çalışmalarına baktığımızda, Fletcher’ın zanaatkarlık yönünün yanı sıra kıvrak ve esprili zekasının da giderek ön plana çıktığını görüyoruz. Sözgelimi, Londra’da hi-tech akımının öncü yapıtlarından Richard Rogers imzalı Lloyd’s binasının tanıtımı için yaptığı sökülüp takılabilir üç boyutlu kartonlar, “her türlü ihtiyaca uygun” temasını bir oyun havasına sokan başarılı bir reklam çalışmasıdır.

Pentagram’ın girdiği mali krizden dolayı gemiyi kurtarmak adına düşük nitelikli projelere hayır diyememe zorunluluğu Fletcher’i 1993 yılında şirketten ayrılmaya itti. Bu ayrılığın hemen ardından Phaidon Press’te sanat yönetmeni olarak göreve başladı. Fletcher ile birlikte Phaidon yaratıcı tasarımcıların parasal kaygılar gütmeksizin özgürce çalışabildikleri, farklı nesil sanatçıların birlikte deneysel çalışmalara giriştikleri bir “kurtarılmış bölge” haline geldi. Fletcher, 1996 yılında kırk yıllık çalışma hayatını konu alan Beware Wet Point başlıklı bir de kitap yayımladı. Çalışmalarına evindeki stüdyoda devam eden Fletcher, deneysellik, merak ve yaratıcılığın birikimle bütünleştiği, labirent ya da işaret eden el gibi belli başlı temalar etrafında dönen, bugün grafik sanatının en yetkin yapıtları olarak kabul edilen ürünler ortaya koydu.

2001 yılında yayımladığı The Art of Looking Sideways başlıklı bin sayfayı bulan kült kitabında tasarım sanatına ilişkin görüş ve deneyimlerini aktaran Fletcher, “imgelerin öngörülemezliği ve uyumsuzluğu karşısında hazırlıklı olma” zorunluluğunun modern sanatın yaratıcı kaynağı olduğunu savundu. Bireysel çalışmaların yanı sıra büyük şirketler için özel projeler de üretmeye devam eden sanatçı, Novartis’in Basel’de araştırma ve geliştirme merkezi olarak düşünülen bir dizi binanın yapımında çevre düzenlemesinden sorumlu sanat yönetmeni olarak görev aldı. Siluet çeşmeler ve Wander Wall gibi fantastik duvar grafikleriyle bir kez daha oyun ile işin uyumlu birlikteliğinin mükemmel bir örneğini sunan Fletcher, 60’lı yıllarda olduğu gibi yeni bir ticaret-sanat ortaklığının içine girerek uzunca bir süre Novartis için çalıştı.


2006 yılında kansere yenik düşerek hayata veda eden Alan Fletcher anısına Phaidon tarafından Alan Fletcher: Picturing and Poeting adlı bir kitap yayımlanırken, Design Museum sanatçının anısına Londra’da bir sergi açtı.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder